19 Mart 2013 Salı

Sokrates Yeşil Sahalarda









Sokrates Yeşil Sahalarda bir felsefeye giriş kitabı. Ama bildiğimiz türden değil. Öğrencilik yıllarınızdan beri felsefeyi sevmemiş olabilirsiniz, futboldan da nefret ediyor olabilirsiniz ama Mathias Roux'un bu kitabını okuyunca felsefenin ne kadar kolay ve eğlenceli olduğunu göreceksiniz. Roux Fransa ile İtalya arasında oynanan 2006 Dünya Kupasının efsane maçını çıkış noktası olarak alıyor ve maçın farklı dakikalarındaki pozisyonlardan hareketle felsefenin temel alanlarının temel sorunsallarını ortaya koyup tartışıyor.
Futbol gibi basit bir eğlencenin felsefeyle ne ilgisi var diyebilirsiniz. Ama bunun böyle olmadığını bu kitabı okuyunca anlıyorsunuz .Liverpool'un efsane futbolcusu Bill Shankly'nin dediği gibi: " Futbolda maçın sonucu ölüm kalım meselesidir derler. Siz de aynı fikirde olabilirsiniz. Oysa yanılıyorlar; bundan çok daha fazlasıdır." Bundan daha fazlası olduğunu kitabı okuyunca anlıyorsunuz.













"Sokrates Yeşil Sahalarda" gerçek bir felsefeye giriş kitabı. Ama alışık olduğumuz tarzda nüfuz edilmesi zor, okuyucunun seviyesine inmeyen, birbiri ardına büyük filozofların öğretilerini sıralayan bir giriş kitabı değil. Kendisi de vaktiyle bir felsefe öğrencisi olan Mathias Roux benzer kitaplarla felsefeye girişte sorun yaşadığı için kendisine 'Felsefeye giriş nasıl daha kolay ve eğlenceli hale getirilebilir?' diye sormuş ve kadın erkek hakkında konuşmaya doyamadığımız futbol üzerinden bir giriş yapmaya karar vermiş. Roux, bu kitapta Fransa ile İtalya arasında oynanan 2006 Futbol Dünya Kupası'nın efsanevi final maçını çıkış noktası olarak alıyor ve maçın farklı dakikalarındaki pozisyonlardan hareketle felsefenin temel alanlarının temel sorunsallarını ortaya koyup tartışıyor. 

"Kimilerine göre kale dişi cinsi temsil ediyordu ve gol atmak da toplu tecavüzden başka bir şey değildi! Oedipus kompleksinin açıklayıcılığından şaşmayanlara göre ise top anneyi, rakip de babayı temsil ediyordu."

"Çok iyi biliyoruz ki taraftarlar bugün taptıkları şeyin köküne bir hafta sonra kibrit suyu dökeceklerdir; gazeteciler birkaç gün önce göklere çıkardıkları futbolcuları yerin dibine sokacaklardır. Neyin peşinde olabilirler ki öyleyse?"

"Bir futbolcu lotodan para kazandığı anda futbol oynamayı bırakmayacaktır. Demek ki futbolcunun bu sözde ekmek kapısı aslında işten ziyade bir boş zaman aktivitesi, hatta bir eğlencedir."
(Tanıtım Bülteninden)


Çeviren: Barbaros Yanık
Yayına hazırlayan : Tunca Üçer

3 Mart 2013 Pazar

ELBET SABAH OLACAKTIR- HIFZI TOPUZ

 










Tevfik Fikret'in yaşamını, aşklarını, özgürlük sevdasını, arkadaşlarını, Abdülhamit'e karşı mücadelesini roman tadında anlatan ve bilmediğimiz birçok yeni şey öğrendiğimiz bir kitap.1822'de Sakız adasında çıkan bir isyan sonucunda gözleri önünde asılan babasına bakarak şok geçiren bir çocuğun torunudur Tevfik Fikret, yani rum asıllıdır. Sonra kadın ve çocuklarla beraber Türkiye'ye getirilmiş ve bir ailenin yanına verilmiştir. Galatasaray Lise'sini bitirip iş sahibi olunca Nazime hanımla evlenir ve Haluk adında bir çocukları olur. İçinden geçen bazı masum düşünceleri saymazsak eşine hep sadık kalmıştır. Oğlu Haluk'da yıllar sonra protestan rahibi olur.















Fikret, Abdülhamit'e  düşmandır çünkü babası sürgüne gönderilmiş ve orada ölmüştür. Aslında çok geçimli biri değildir. Hüseyin Cahit'le, Ahmet İhsan'la, Mehmet Akif'le küstür. Kitapta ayrıca Servet-i Fünun devrini ve ne zorluklarla yayınına devam ettiğini bütün açıklığıyla görüyoruz. Bence okunması gereken bir kitap çünkü  özgürlük için, vatan için nasıl kahramanca mücedele edildiğini anlıyoruz.

Remzi Kitabevi

13 Şubat 2013 Çarşamba

ŞEKER PORTAKALI









Evet bir çocuk romanı. Şeker portakalı çok çok yıllar önce 2 veya 3 kere okuduğum benim için baş yapıt bir kitaptı. O zaman çok etkilenmiştim. Biliyorsunuz son zamanlarda müstehcen olduğu için yasaklanacak falan diye haberler çıktı. Benim hatırladığım kadar hiç de öyle değildi. Bu unsurları merak ettim :)) ve bu yaştan sonra tekrar okudum. Önce şunu söyliyeyim her şeyi zamanında yapmak gerek derler ya çocuk kitabı da çocuklukta güzel. Açıkcası bu yaşta hiç etkilenmedim. Aslında kitabın öyküsü de ilginç. O zaman Can Yayınlarının sahibi olan Erdal Öz kitabı tercüme ettiriyor ve yayınlıyor. Avrupa'da hiç satış yapmayan kitap Türkiye'de inanılmaz popüler oldu.














Brezilyalı ünlü yazar Jose Mauro de Vasconcelos, 1920'de Rio de Janeiro yakınlarında, Bangu'da doğdu. Çok yoksul olan ailesi, onu Natal kasabasındaki amcasının yanına yolladı. Orada dokuz yaşındayken Potengi Irmağında yüzmeyi öğrendi ve hep günün birinde yüzme şampiyonu olmanın hayalini kurdu. Liseyi Natal'de bitirdikten sonra iki yıl tıp öğrenimi gördü. Öğrenimini yarıda bırakıp yeni hayaller peşinde Rio de Janeiro'ya döndü. İlk işi, hafif siklet boks antrenörlüğü oldu. Yaşamı boyunca çeşitli işlerde çalıştı, bu onun yazarlığına büyük katkılar sağladı. İlk kitabı "Yaban Muzu" 1940'ta yayımlandı. 1945'te yayımlanan "Beyaz Toprak" adlı romanı çok beğenildi. Daha sonra "Evden Uzakta" (1949), "Sular Çekilince" (1931), "Kırmızı Arara" (1953) ve "Ateş Çizgisi" (1955) romanlarını yazdı. "Kayığım Rosinha" (1961) ile ününün doruğuna çıktı. En ünlü kitabı "Şeker Portakalı" (1968) on iki günde yazılmıştı. "Ama onu yirmi yıldan fazla yüreğimde taşıdım," der yazar. Bu kitaptaki küçük Zeze'nin serüvenleri "Güneşi Uyandıralım" (1974) ve "Delifişek" (1963) adlı romanlarında sürer. Bu ünlü yazar 1988'de öldü.
(Arka Kapak)

27 Ocak 2013 Pazar

ZARİFE - DENİZ KAVUKÇUOĞLU





Bu Deniz Kavukçuoğlu'nun okuduğum üçüncü kitabı. Daha önce, " Alageyik Sokağı Bir Liman mı? " ve " Sen Bir Vatan Haini misin Baba " adlı romanlarını okumuştum. Çok duru bir dili olan, çok düzgün yazan ve kolay okunan bir yazar. Cumhuriyet gazetesinden de tanıyoruz kendisini. Ama romanlarında aşırı cinselliğe kaçması bazen acaba bu kadar detay gerekli miydi diye sorduruyor insana.












Zarife, gelecekle ilgili özlemlerini gerçekleştirmek için ailesinden, işinden, çok sevdiği sevgilisinden vazgeçip hayatını harcayan ve bundan hiçbir zaman pişman olmayan birisi. Kavukçuoğlu bu roman ile gerçek bir toplumsal yaraya değiniyor. Herkesin haklı olduğu bir hikayesi var mutlaka. Zarife'ye hak da verebilirsiniz. Üstte bahsettiğim gibi Kavukçuoğlu bence cinselliği aşırı detaylarla anlatmasa da olurdu sanki. Çünkü zaman zaman pornoya yaklaştığı kısımlar var.





"Hep ciddiye alırmış gibi yaptılar. Öyle göründüler. Ne annem babam, ne patronum, ne arkadaşlarım, ne de sevgililerim... Kimse beni can kulağıyla dinlemedi... Dinlemek istemedi... Ama ben herkesi dinledim... Önce annemi, babamı, kardeşlerimi dinledim... Zaten içinde olduğum, yaşadığım, bildiğim sorunlarını anlatıyorlardı bana. Arkadaşlarım, sevgililerim, birlikte olduğum başka erkekler de... Herkesin yaşamı kendince en önemliydi. Ya benim yaşamım, ya benim sorunlarım?"

Deniz Kavukçuoğlu'nun, yayınlandığı günden bu yana okurlardan ve edebiyat dünyasından büyük ilgi gören romanı Zarife'nin yeni baskısı Can Yayınları'nda. Bir genç kızın yaşamın zorlukları karşısında boşluğa yuvarlanışını konu alan Zarife, toplumsal değerleri, kişisel ilişkileri sorgulayan önemli bir çağdaş roman. Kitap için Semih Gümüş şöyle yazmıştı: "Zarife'nin, başından sonuna dek bir solukta, merakla okunabilmesinde yazınsal değerinin de elbette payı var."
(Tanıtım Bülteninden)



18 Ocak 2013 Cuma

FENG AİLESİ







D&R da alınacak bir kitap ararken birden karşıma çıktı ve hiç tarzım olmamasına rağmen kapağı hoşuma gittiği için aldım kitabı. Sanat yapmak uğruna çeşitli çılgınlıklar yapan bir anne baba ve çocukları. Bütün yaptıklarını kayıt altına alıyorlar. Bu aktiviteler her zaman masum bir şekilde bitmiyor, yaralanmalar oluyor, polisiye olaylara dönüşüyor.












Çocuklar küçükken işin içine onları da sokuyorlar ama büyüdükleri zaman biri sinema sanatçısı oluyor, öteki yazar oluyor ve anne babalarıyla zıtlaşmalar başlıyor. Kitap çok kolay okunuyor, merakla okunuyor ama bana ters gelen bir şeyler var. Anne baba sırf kendilerine engel oluyorlar ( sanatlarına ) diye çocuklarını resmen dışlıyorlar ve yaşamlarının sonuna kadar görmemek için plan yapıp bunu uyguluyorlar.





Fang Ailesi

Yazar : Kevin Wilson
Çevirmen : Emre Ülgen Dal
“Şimdi suratına bir tane çaksam, sanat diyebilir miyim buna?”

“Yılın en iyisi... Bildiğiniz şaheser.”
Nick Hornby

Time, Guardian, Amazon, Esquire, People ve Kirkus’un “YILIN EN İYİ KİTABI” seçkilerinde.

BAY VE BAYAN FANG yaptıkları şeye sanat diyorlardı. ÇOCUKLARINA göre ise bu bir tür şeytanlıktı.

Şayet Caleb ve Camille Fang gibi hayatınızı performans sanatına adamışsanız, ve yapıtlarınız gerçekliği çarpıtmak üstüne kurulmuşsa, konu ebeveynliğe geldiğinde kimse sizden harikalar beklememeli. İnanmazsanız Buster ile Annie Fang’e sorun. Onlar kendilerini bildi bileli (istemeden) anne babalarının zirzop yapıtlarında rol aldılar. Ama sonra büyüdüler, önce anne babalarının yarattığı garip dünyanın ötesine adım attıkları yaşa, ardından o dünyada tutunamayıp, kurdukları yaşamların başlarına yıkıldığı yaşa geldiler. Biri sancılı bir yazar, diğeri Hollywood'da umut veren bir aktris olan iki kardeş, büyüdükleri eve dönmekten başka çare göremediler. Ancak anne babaları onlarla ilgilenemeyecek kadar meşguldü; “başyapıtımız” dedikleri son bir performansı hayata geçirmeye hazırlanıyorlardı. Çok geçmeden hırslar çarpıştı ve her bir Fang üyesi çok önemli bir kararın eşiğine geldi: Önemli olan aile miydi, yoksa sanat mı?
Kevin Wilson'ın pek çok yayın organı tarafından "yılın en iyileri" seçkisine dahil edilen ve yakında sinemaya uyarlanacak romanı FANG AİLESİ, sürekli çatışan ama birbirini sevmekten asla vazgeçmeyen tuhaf bir ailenin eşsiz hikayesi.

Kitap Hakkında

Yazar : Kevin Wilson
Çevirmen : Emre Ülgen Dal
Sayfa Sayısı : 300
Yayın Evi : Domingo
Dili : Türkçe

9 Ocak 2013 Çarşamba

CEMAL SÜREYA'YI SAYGI İLE ANIYORUZ.












Cemal Süreya'yı ölümünün 23. yılında sevgi ve saygı ile anıyoruz.

Bakın ne güzel şeyler söylemiş büyük şair.


Bilirsin sigarayı da kalem tuttuğum gibi tutarım,
Ondan tüter sevda sözleri.



Hayat kısa,
Kuşlar uçuyor.



O beni herhalde sevmiş,
Ben onu Her Halde sevdim.



Güzelsin sevgilim,
Ama çok yakından.



Parmak uçlarıma hapsettim seni,
Dokunduğum her yerde seni hissediyorum, canım yanıyor.



Kim istemez ki mutlu olmayı?
Ama mutsuzluğa da var mısın?

15 Aralık 2012 Cumartesi

Her Temas İz Bırakır - Emrah SERBES







Bir Ankara'lı olarak itiraf edeyim bu diziyi hiç izlemedim. Çevremdeki bir çok kişi israrla izlemem gerektiğini, Anakara ve Ankara'lıları çok iyi anlatan detaylar içerdiğini söylediler, dizi izlemeyi çok sevmediğim için başlamadım bile. Ama kitabını bulunca çok sevindim. Espirili, entrikası bol, içinde mutlaka kendinizden bir şey bulabileceğiniz bir polisiye. Vatandaş ve Türk polisi o kadar iyi anlatılmış ki bazen dehşete düşüyorsunuz ama düşününce bizim ülkemizde bu işlerin böyle yürüdüğünü ve anlatımın da doğru olduğunu kabul ediyorsunuz. Kızı Berna ile ilişkileri, beklenmeyen  kötü son çok ilginç.Okuyun, Ankara'lı iseniz mutlaka okuyun.















Emrah Serbes'in finali de çok gaddarca. Tam bir polisiye romanı. Aslında okudukça son tahmin edilebiliyor.
















Arka Kapak



Kızılay, Sakarya Caddesi, SSK İşhanı, Dil-Tarih, Atakule, öğrenci evleri... ve Emniyet... Cinayet Masası. Behzat Ç., "yeni müktesebata" uyum sağlayamamış, lambur lumbur, "dişli" bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. "İçimizden birinin" üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil. 1. Amatör'de duran toplara iyi vuran bir stoperken, topçuluğu bırakıp başkalarını tekmelemeye başlamış. Mesela beş lira için kalbinden adam bıçaklayanları, on üç yaşında kızlara tecavüz eden, namus için en yakın akrabalarını vuranları... Kendi adalet anlayışı bakımından sorun yok; "it uğursuz" kimdir, belli gibi görünüyor... Ama acaba öyle mi? Behzat Ç.'yi ve onun adalet duygusunu da rahatsız eden işler olabiliyor bazen hayatta... At izinin it izine karıştığı bir cinayet... Kim, niye öldürsün bu kızı? Hem niye bu şekilde? Siyaset karışmış desek?.. Garip... Öğrenci âlemine, başka âlemlere, ama asıl polis âlemine dikiz atan, entrikası bereketli bir polisiye...

Yazar:Emrah Serbes

Sayfa Sayısı: 299
Baskı Yılı: 2006
Dili: Türkçe
Yayınevi: İletişim Yayıncılık