10 Ağustos 2015 Pazartesi

KONSTANTİNİYYE OTELİ - ZÜLFÜ LİVANELİ



Ne kadar çok olmuş paylaşım yapmayalı. Yaz aylarında nedense böyle oluyor, insana bir tembellik çöküyor. Bir Livaneli romanıyla dönüş yapıyorum bloğuma. Aslında çok yerde paylaşıldı, anlatıldı, yorumlar yapıldı ama Zülfü Livaneli çok yönlü kişiliğiyle önemli bir isim, ben de paylaşmadan edemedim.






Livaneli İstanbul'un farklı kesimlerinden birçok insanı bir otelin lobisinde topluyor, hepsini tek tek bilinmeyen yönleriyle bizlere anlatıyor. Bir masal imparatorluğu olan İstanbul'u ; Osmanlı'yı, Bizans'ı, Roma'yı da içine alarak anlatıyor. Okudukça romandaki karekterlerin aslında kim olduklarını tahmin ediyorsunuz. Ana karekter Zehra. Otelin açılışından sorumlu ve patronun sağ kolu. Açılış organizasyonunu o yapıyor ve 1 no.lu masada en önemli kişiler olacak şekilde masa numaraları artıyor, arttıkça da oturanların statülerinin azaldığını ve bunun da memnuniyetsizlik yarattığını görüyoruz.





Otelin ortağı çok zengin bir Rus. Aslında hepsinin özel yaşamında, geçmişinde büyük bir dram yatıyor. Patronun çocukları ve eşiyle problemleri, ünlü bir gazetecinin gerçek yüzü, belediye başkanlarının kirli işlerle yaptıkları servetler, hakimlerin çok etkileyici meslek yaşamları. Bu arada yazarımız otelde çalışan garsonları da anlatıyor. Romanı okuduğunuz zaman ta Bizans ve Roma''dan beri İstanbul'da benzer karekterde insanların benzer yaşam hikayeleri olduğunu şaşırarak görüyoruz.

Bu romanda beni en çok etkileyen karekter Zehra'nın da sevgilisi olan yazar olmak çabasındaki otelin DJ'i Emre oldu.Emre çok iddialı olarak bir roman yazıyor ama yazdığı kitap yayınevi tarafından kabul edilmiyor. Emre bunu kabul etmeyen Edebiyat öğretmeninden intikam almak istiyor. Öğretmeni takip ederken Türk romanları okuduğunu görüyor ve o da aynı kitapları alıp okuyor. O zaman batılı yazarları taklit ettiğini fark ediyor ve kendini sorgulamaya başlıyor.






Bu arada Gezi olayları gibi, Güneydoğu dramı gibi, İstanbul'daki rant kavgaları gibi olaylara da göndermeler yapılıyor.
Yazar hayvanları da unutmamış. Hele İstanbul'da yaşayan binlerce köpeğin toplatılarak bir adaya götürülüp güneşin altında bırakılması, hayvanların aç ve susuz kavrularak ölürlerken ki haykırışlarının İstanbul'un her yerinden günlerce duyulması tam bir dram.

Burada bir itiraf. Her zaman bir çırpıda okuyup bitirdiğim Livaneli romanlarına göre bu kitabı okumam çok uzun sürdü. Bilemiyorum neden ama kitaba kendimi veremedim. Tabii ki mutlaka okunması gerek en başta yazarından dolayı.