13 Kasım 2013 Çarşamba

ORMANIN DERİNLİKLERİNDE BİR ŞEY - TANA FRENCH




Tana French'in ilk romanıymış. Ben bütün polisiye romanları Ahmet Ümit'le karşılaştırdığım için biraz mesafeliyim özellikle çeviri polisiye romanlara. Ama Tana French heyecanla okunan bir roman yazmış. Çeviri de güzel olunca elinizden bırakamıyorsunuz.

Dedektif Ryan 12 yaşındayken 2 arkadaşıyla beraber ormanda kaybolmuştur. Bu 3 arkadaştan bir tek kendi kurtulmuştur. Ayakkabılarının içi kan dolu olarak hafızasını kaybetmiş bir şekilde bulunur. Yıllar geçmesine rağmen bu olay çözülememiştir. Bu olaydan seneler sonra aynı ormanın yakınlarında küçük bir kız çocuğunun cesedi bulunur. Bu cinayeti soruşturma görevi dedektif Ryan ve ekibine verilir. Ryan ekipten arkadaşı Cassie'ye geçmişteki olayı anlatır. Ve zaman zaman geçmişteki olayla bu olay arasında bağlantı kurmaya başlar ve olayları hatırlamaya çalışır.








Bu arada Cassie ile duygusal olarak yakınlaşırlar.
Toplumsal olaylara değinmesi de bana Ahmet Ümit romanlarını çağrıştırdı. Ormanın yakınındaki arkeolojik kazıların yapıldığı yerden hükümet  otoban geçirmek istemektedir. Romanda cinayetin araştırması sırasında bu duruma olan protestoları da okuyacağız.
Romanda katilin yakalanmasından sonraki kısmın yani sonunun  bayağı sürprizleri barındırdığını  da belirtmek gerek.



Psikolojik gerilimde nefes kesen yepyeni bir sesin doğuşunu işaret eden, müthiş bir roman.

Kaçırılmış fırsatlar, kaçırılmış şanslar ve kaçırılmış bir çocukluk.

Bir oğlan çocuğu, ormanda travmatik bir olay yaşıyor... Yıllar sonra, aynı çocuk bir cinayeti araştırmak üzere aynı ormana geri dönmek zorunda.

1984 yazı. Dublin'in küçük banliyölerinde hava kararırken anneler çocuklarını eve çağırmak için sabırsızlanmaya başlıyordu. Fakat bu ılık akşamda, üç çocuk karanlık ve sessiz ormandan geri dönmeyecekti. Polis geldiğinde çocuklardan yalnızca birini bulabildi; dehşetle ağaç gövdesine sarılmış, ayağında kanla dolu spor ayakkabılar olan ve az önce yaşadığı saatlere dair hiçbir şey hatırlamayan bir oğlan. Yirmi yıl sonra, ormanda bulunan çocuk Rob Ryan, Dublin Cinayet Masası'nda polis dedektifi olmuştu ve gizli geçmişinin izlerini üzerinde taşıyordu. Fakat aynı ormanda 12 yaşında bir kızın öldürüldüğü ortaya çıkınca, o ve Dedektif Maddox -ortağı ve en yakın arkadaşı- kendilerini eski, çözülmemiş bu dava kadar kanlarını donduran başka bir olayla karşı karşıya buldu. Uzun zaman önce gömdüğü hatıralarının bölük pörçük parçaları eşliğinde kalakalan Ryan, hem önündeki dosyanın, hem de kendi karanlık geçmişinin gizemini ortaya çıkarmak için büyük bir fırsat yakalamıştı. Atmosferik ortamı zengin, karmaşıklığı insana nefes aldırmayan, son derece ikna edici ve şaşırtıcı bir sona sahip Şey, Gizemli Nehir ve Kemikler gibi kitapların hayranlarını çok etkileyecek. 

"Tek kelimeyle güzel ve zeki yazı tekniği sayesinde Tana French, bizi karanlık bir cehenneme götürüyor; öyle baştan çıkarıcı ve insanı içine çeken bir yer ki burası, istesek de sırtımızı dönmemiz mümkün değil. Bayan French sıradışı bir yazar ve Şey bir yıldızın doğuşunun habercisi." -Lisa Unger

"French, en beklenmedik hareketleri yapabilme potansiyeline sahip ve karmaşık karakterleri için capcanlı bir sahne yaratıyor. Olay örgüsünü kasvetli, acımasız bir doğayla ve üslubunun çarpıcılığıyla birleştiren yazar, çok bildiğini sanan zeki okuyucuların bile bu karanlık ormanda kaybolmasını sağlıyor."
-The New York Times

Türkçe (Orijinal Dili:İngilizce)
456 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 20 cm 
Ankara, 2008

12 yorum:

  1. En sevdiğim türdür polisiye. Mutlaka okumak istedim yazını okurken.
    Bazen, günlerce evden çıkmadan sadece yazmak ve okumak istediğimi fark ediyorum :))
    O kadar birikti ki okumak üzere sıraya koyduklarım :)
    Teşekkür ederim, kitabı mutlaka alacağım...
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya çok da okunması gerek bir roman değil aslında. Polisiye olduğu için zaten merakla okuyor insan ama bir Ahmet Ümit romanı gibi doyurucu değil mesela. Teşekkür ederim yorumuna.

      Sil
  2. heeey, yorum yapmıştın ya ama giremedim ki bloguna nedense amaaaa seyyah gül'ün blogundan gelebildim sanaaa.

    polisiye seviyorum. okurum bunu. not aldım kii.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun başından bir şey anlamadım ama neyse. :)) Polisiye seviyorsan okunabilir. Teşekkür ederim yoruma.

      Sil
  3. Hmmm..polisiye roman okumadim coktan. Kutuphaneye bakarim. Duan elimde Dan Brown in Inferno su var..bir ara oku derim..son bolum Istanbulda geciyor art la ilgili cok detay var..Ablan da sever okumadiysa:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çoktandır polisiye okumadıysan bence Ahmet Ümit oku. Ben nedense Dan Brown okuyamıyorum. Evet duymuştum bir kısmının İstanbul'da geçtiğini. Teşekkür ederim yorum için.

      Sil
  4. Polisiye türü çok yaygınlaştı artık... Ama kalitelisini okumak lazım, değil mi? :)
    Şimdi sizin de iki siteniz var, değil mi? Bu, kitap üzerine. Diğeri yemek?

    İlhan Bey, Ters Düz'deki destekleyici yorumlarınız beni çok mutlu ediyor. Ama bir bölüm hemen tüketiliyor, iki günde bir yeni bölüm/fragman yayımlayacağım. Mesela yarına. :) Kafa'ya hiç gelmediniz ama sanki, esas sitem o. Ona da beklerim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence Ahmet Ümit tek polisiye konusunda. Tamam Kafa'ya da geliyorum. Teşekkür ederim yorumuna.

      Sil
  5. AHMET ÜMİT'İN SON KİTABI ELİMDE ŞU AN
    ONDAN ÖNCE DAN BROWN KAYIP SEMBOLU OKUDUM AMA CEHENNEM KADAR TAT VERMEDİ NEDENSE
    PAYLAŞTIĞINIZ KİTAPDA İLGİMİ ÇEKTİ
    NOTUMU ALDIM.TEŞEKKÜRLER
    HAYIRLI GECELER

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende şimdi bitirdim Ahmet Ümit'i. Gene dolu dolu bir roman. İnsan elinden bırakamıyor. açıkcası Ahmet Ümit'ten sonra bu kitap biraz yavan kalır. :)) Teşekkür ederim yorumuna.

      Sil
  6. Not aldım okunacaklara ekledim , teşekkürler.

    YanıtlaSil