19 Mart 2016 Cumartesi

ELVEDA GÜZEL VATANIM - AHMET ÜMİT



Çok kötü günler geçiriyoruz ülke olarak, yapacak bir şey de yok. İstiklal Caddesinde her iki kişiden biri sivil polis son günlerde ama adam geliyor caddenin tam göbeğinde bombayı patlatıyor. Alman hükümetinin bile haberi var üstelik yapacak olanın kimliği, fotografı ile ama biz sadece izliyoruz olayları. Neyse bu arada günlük yaşamı devam ettirmek zorundayız yoksa terörün esiri durumuna düşeriz.






Bir Ahmet Ümit kitabının bu kadar uzun süre elimde oradan oraya sürükleneceğini düşünmezdim. Oysa Tunca daha kitap piyasaya çıkmadan Ahmet Ümit'in tanıtımında alıp getirmişti ve bir Ahmet Ümit hastası olarak  uzun bir aradan sonra çıkan bu kitaba çok sevinmiştim. Ama bildiğimiz Ahmet Ümit polisiyelerinden çok değişik bir tarz. Tarihi bir dönem romanı.





Bu da açıkcası Tarihi sevmeyen biri olarak kitabı bitirdim ama sırf Ahmet Ümit hatırına. :)))) Ama eğer Tarih ilgi alanınızsa mutlaka çok severek ve merakla okursunuz çünkü çok da önemli bir oluşumu anlatıyor. "İttihat ve Terakki Cemiyeti" nin oluşumunu, yükselişini, tarihimizdeki çok önemli yerini öğreniyoruz.






Romanda ana karekter olan Şehsuvar Sami  annesi ile Selanik'te yaşamaktadır.Yahudi olan sevgilisi Ester, Ester'in dayısı Mösyö Leon diğer önemli karekterler. Şehsuvar Galatasaray Lisesini bitirmiş, Fransızcayı çok iyi konuşan biridir ve aklında hep Fransız Devrimi vardır. Bu arada Osmanlı İmparatorluğu Sultan Abdülhamit'le tamamen çöküşe geçmiştir. Şehsuvar meşrutiyet aşkıyla İttihat ve Terakki Cemiyetine katılır, bu devamlı dolaşması demektir. Buna katlanamayan Ester Fransa'ya gider ve oraya yerleşir.
Şehsuvar Sami Cemiyet içinde hırsıyla sevilir ve önemli görevler alan bir tetikçiye döner. Bir taraftan büyük aşk yaşadığı Ester'in yanına gitmek istese de, diğer taraftan vatan aşkıyla Cemiyetteki görevine devam eder. Bu süreç içinde Şehsuvar Sami ölüm korkusuyla Pera Palas otelinde kalmaktadır ve gidip gitmeyeceği belli olmamasına rağmen hergün Ester'e mektup yazar ve durumları anlatır.






Kitabın en sevdiğim kısmı son sayfalarıydı. Şimdi size o sayfalardan alıntılar aktarıyorum.

" Ölüm şehirlerimizi kaybetmekle başlar, vatanımızı kaybetmekle neticelenir."

" Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi...  Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan... Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz."

Benim bildiğim Ahmet Ümit romanı değildi.Bütün kitaplarını hem de defalarca okumuş biri olarak Başkomiser Nevzat'ı, Nevzat'ın sevgilisi Evgania'yı, onun işlettiği Tatavla Meyhanesini, hatta gizemli kütüphaneleri, burada bulunan cesetleri, uşakların bu cinayetlerdeki rollerini aradım.

3 yorum:

  1. Ahmet Ümit kitaplarını ben de severim. Bahsettiğiniz kadarı ile bu kitap da güzele benziyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahmet Ümit tabii ki çok önemli bir yazar. Ama bu kitabında tarzının dışına çıkyor, bunu da haliyle biraz yadırgadım. Teşekkür ederim yorumunuza.

      Sil
  2. Ahmet Ümit'in iki kitabını okudum, Patasana en güzeliydi. :)) Tarihi roman okumayı seviyorum, o dönemi hissetmem açısından faydalı oluyor. Bilimsel tarih kitapları hissettirme işini yapamıyorlar ne yazık ki... Bu yüzden belki de öğreniyoruz ve unutuyoruz. Hayatımızda iz bırakmıyorlar..

    YanıtlaSil