25 Aralık 2013 Çarşamba

KÜÇÜK ARI - Chris Cleave




Kitap beş sene önce piyasaya çıkmıştı, hep okumak istedim ama nedense hep erteledim. Nihayet geçen hafta polisiye romanlara ara vererek bir çırpıda okudum. Başlayınca elinizden bırakamayacağınız kitaplardan. Elimin altında olmasına rağmen bu kadar süre okumadığıma hayıflandım doğrusu.








Yazar kitabın sonunda romanın gerçek yaşamdan alınmadığını ve kişilerin de gerçek olmadığını söylüyor ama olaylar ve kişiler hiç de yabancı gelmiyor.

Roman çok tesadüfi bir olayla hayatları birleşen Nijerya'lı ve İngiliz iki kadının hikayesi. Bu olayda bir parmağını kaybeden İngiliz kadın, onun masalları kafaya fazla takan ve masalların içinde yaşayan oğlu, aklını yitirip kendini asıp öldüren kocası ve Nijerya'lı Küçük Arı.





Burada ülkeler arası siyasi, toplumsal, ekonomik farklılıklara rağmen, "kadın" kimliğinde birleşen iki roman kahramanı.

Küçük Arı ülkesi Nijrya'dan ablasıyla beraber siyasal baskılar yüzünden kaçar, günlerce ormanda yürüyerek bir plaja varırlar. Plajda yazar Sarah ve gene yazar olan kocası Andrew tatil yapmaktadır. buraya kötü giden evliliklerini kurtarmak için gelmişlerdir. Küçük Arı ve ablası plaja geldiklerinde peşlerinde olan adamlar onlara yetişir. Onlar da Sarah ve kocasından kendilerine yardım etmeleri için yalvarırlar.








Nijerya'lı adamlar kızları  bağışlamak için olmayacak bir istekde bulunurlar. Eğer birer parmaklarını keserlerse kızlar serbest kalacaktır. Sarah bunu kabul eder ve parmağını keser. Kocası kabul etmeyince Küçük Arı'nın ablası öldürülür. Andrew bu olaydan  sonra bunalıma girer ve intihar eder. Küçük Arı gemiyle İngiltere'ye kaçak gelir ve mülteci kampına katılır. Seneler sonra kamptan bir şekilde kurtulur ve Sarah'ın evini bulur, burada yaşamaya başlar.

Romanın çok trajik bir sonu var. Romanın içinde ara ara işlenen cinsellik teması romanın sürükleyiciliğini bölüyor sanki. Bu da herhalde kitabın daha fazla satması için başvurulan bir yol.

Kitap bütün dünyada en çok okunanlar listesinin başında kalmış aylarca. Birçok ödülü de var.
Kitap bittikten sonra son sayfada bir Nijerya atasüzüne yer verilmiş. Sizinle paylamak istedim.

" Eğer yüzün hayatın ağır tokatlarıyla şiştiyse, gülümse ve şişman bir adammışsın gibi davran. "
                                                                           Nijerya Atasözü

Size bu kitapta ne olduğunu anlatmak istemiyoruz; çünkü gerçekten çok özel bir hikâye ve biz onu bozmak istemiyoruz. 

Yine de bu kitabı almanıza yetecek kadar bilmeniz gerektiğinden, sadece şu kadarını söyleyelim: 

Bu, yaşamları kaçınılmaz bir şekilde çarpışan iki kadının hikâyesidir. Ve biri korkunç bir seçim yapmak zorundadır. 

İki yıl sonra tekrar karşılaşırlar ve hikâye burada başlar... 

Bu kitabı okuduğunuzda herkese anlatmak isteyeceksiniz. Bunu yaptığınızda, lütfen, neler olduğunu anlatmayın; çünkü bütün büyü, olayların akışında...
Türkçe (Orijinal Dili:İngilizce)
344 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 20 cm 
İstanbul, 2009
ISBN : 9786054263370
Çeviri : Nalan Işık Çeper

15 Aralık 2013 Pazar

TÜKENİŞ - ANNA KATHERİNE GREEN




Devamlı polisiye romanlar okuyorum şu sıralar. Ama açıkca söyliyeyim hiçbirisi Ahmet Ümit'in yerini tutmuyor bana göre. Tükeniş tutku yayınevinin Sherlock Holmes serisinden bir Anna Karherine Green kitabı. Konu aslında çok değişik ve ilginç ama çeviri felaket. Bu yayınevinden hangi kitabı okuduysam aynı sorun. Konuyu ve olayları anlamak için kitabı yarılamam gerekti. Başladığım bir kitabı yarım bırakmayı sevmediğimden inatla okumaya devam ettim.







Anna Katherine Green'in ilk dedektif roman yazarı olduğu söyleniyor. Hatta Agatha Christie ve Arthur Conan Doyle'nin romanlarında bu yazardan esinlendikleri de söylenir. Yazarın başlıca kitapları Psikopat, Paronaya, Saplantı, Labirent ve Tükeniş. 
Bir cinayet işleniyor, katilin bulunması için yapılan araştırmalar, ipuçları, zanlılar hatta katil  olmadığı halde suçu üstlenmek isteyenler bayağı merakla okunması sağlıyor kitabın. Polisiye seviyorsanız bence mutlaka okumanız gerekir ama orjinalini alıp okumak çok daha akıllıca.


Polisiye edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük ustalarından biri olduğu kabul edilen Anna Katharine Green, okuyucularını ve hatta birçok yazarı derinden etkileyip dedektiflik romanlarına damgasını vurmuştur.

Yale Üniversitesi - Hukuk Bölümü tesadüfi delillerden yola çıkarak sonuçlara varmanın ne kadar yanıltıcı olabileceğini gösterebilmek adına Green'in kitaplarını kullanmıştır.

"Tükeniş" elinizden bırakamayacağınız, hayretler içerisinde okuyacağınız sayfaları çevirdikçe heyecan dozu artan bir Anna Katharine Green başyapıtı.
(Tanıtım Bülteninden)
Türkçe (Orijinal Dili:İngilizce)
392 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 21 cm 
Ankara, 2013, 1. Basım
ISBN : 9786054756179
Çeviri : Oğuz Balım

8 Aralık 2013 Pazar

BOB'UN DÜNYASI - JAMES BOWEN



Sokak kedisi Bob'u buradan paylaşmıştım. Özellikle kedisi olanların ve kedi sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitaptı. Beklenmedik bir şekilde James Bowen ikincisini de çıkarttı. Bob'un Dünyası ilk kitaptan da güzel. Sadece Bob'u değil, kediler hakkında da çoğumuzun bilmediği ilginç bilgiler var. Örneğin kediler sahiplerinin hasta olan yerlerine ağızlarını dayar ve nefesleriyle şifa verirlermiş. Bu kitabı paylaşmadan önce oğlum Tunca'nın kedisini tanıtmak istiyorum size.








4 aylık bir Van kedisi ama sağır. :(( Kedilerin sağır olması çok kötüymüş. Düşünün kedilerin en korktukları şey elektrik süpürgesi bu kedi için çok sevdiği bir oyuncak. Ev süpürülürken süpürgenin üstünde. Veya bardak kırıyor ama ses duymadığı için korkmuyor bunu oyun zannediyor. Tunca bir seyahatinde kısa süreliğine bize getirdi, yukarıdaki fotograf bizim kütüphane içinde konuşlanmış halini gösteriyor. Tunca çocuğu gibi bakıyor, evini bile onun en rahat edeceği şekilde düzenledi. Neyse biz gelelim konumuza yani Bob'a.






Bir kere okuduğum yabancı yazar kitapları içinde çevirisi en güzel olanlardan biri. Biliyorsunuz çeviri çok önemli o kitabı sevebilmeniz için.







James kendi gerçek öyküsünü de yazmış kitapta. Uzun süre uyuşturucu bağımlısı olarak yaşamış, bu süreçte bu insanların başvurduğu her pis yola girmiş. Ama tedavi görüyor ve büyük bir azimle mücadele ediyor. Tabii bu konuda en büyük yardımcısı Bob.








Bu arada bir dergide satış elemanı olarak çalışırken birçok sorunlar yaşıyor. Aynı zamanda Bob'la metro girişlerinde müzik yapıyorlar, Bob sayesinde çok para kazandığı zamanlar da oluyor. Bu arada kitabı yazmaya başlıyor. Kitabın basılmasına kadar ki süreçte karşısına birçok engel çıkıyor ama hepsinin üstesinden geliyorlar. İnsanın elinden bırakamadığı kitaplar vardır ya bu da onlardan biri. Hele kedilerle aranız iyiyse mutlaka bir tane edinin ve kah tebessüm ederek kah duygulanarak okuyun.

Sokak Kedisi Bob'un macerası devam ediyor!

"Bob'la tanışmadan önce dünya gözüme haşin, kalpsiz ve evet, umutsuz bir yer gibi görünürdü. Onun gözlerinden görmeyi öğrendiğim dünyaysa bambaşka bir yer. Bir zamanlar bir günü diğerinden ayıramazdım. Oysa şimdi her birini neşeyle karşılıyorum. Hayatımda hiç olmadığım kadar mutlu, sağlıklı ve başarılıyım."

Sokak Kedisi Bob ile James Bowen'ın tanışma hikâyesini okuduğumuz ilk kitapta yazar, hayata yeniden tutunmanın yollarını arıyordu. Yeni arkadaşı Bob ise, en yakın dostuna sadakat, güven ve mutluluktan geçen yolları gösteriyordu.

Bob'un Dünyası'nda, birbirlerinin koruyucu meleği olan bu iki dost yine yan yana ve en tehlikeli zamanlarda bile hayatın zorluklarına göğüs germeyi başarıyorlar.

Tıpkı Sokak Kedisi Bob'da olduğu gibi, Bob'un Dünyası'nda da gözyaşlarınızı tutamayacaksınız! Unutmayın; bu sayfalarda anlatılanlar gerçek!
(Tanıtım Bülteninden)

Türkçe (Orijinal Dili:İngilizce)
248 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 21 cm 
İstanbul, 2013
ISBN : 9786056370885
Yayına Hazırlayan : Aylin Karagöz
Çeviri : Seda Çıngay


2 Aralık 2013 Pazartesi

İLK ŞARKILAR - FAZIL SAY





Ünlü besteci ve piyanist Fazıl Say'ın yirmi yıl önce bestelediği,  ünlü şairlerin şiirlerini bir araya getirdiği muhteşem bir albüm.









Nazım Hikmet'ten " memleketim ", Can Yücel'den " sardunyaya ağıt ", Orhan Veli'den "efkarlanırım " ve İstanbul'u dinliyorum ", Cemal Süreya'dan " dört mevsim " albümün en iyileri.








Şarkıları söyleyen Serenad Bağcan. Bir Fazıl Say konserinde solist gelmeyince onun yerine geçiyor ve bir daha da bırakmıyor. İnanılmaz bir ses. Zaten bütün sülalesi yetenekli bu konuda. Biz en çok yeğeni Selda Bağcan'ı tanıyoruz.







Hangi tür müzikten hoşlanırsanız hoşlanın bu albümü edinin mutlaka. Hatta Hıncal Uluç'un dediği gibi üç tane alın. Biri evinizde dursun, diğeri iş yerinizde, üçüncüsü de arabanızda. :))







Bu belki abartı tabii ama alın bir tane dinlemeye doyamayacaksınız. Ve Fazıl Say'ı bu ülke devamlı yargılıyor gereksiz suçlamalarla. Ne kadar vatanını, milletini seven biri ki hala bu memlekette yaşıyor. Başkası olsa çeker gider kendini bağrına basacak bir ülkeye paşa gibi yaşar. Bakın internetten konser programına kısa sürede dünyanın birçok yerinde konseri var ve hiçbirinde bilet yok.